Ana içeriğe atla

Çözüm Odaklı Terapi

Adından da anlaşılacağı üzere, çözüme odaklanmak ve hızlı olmakla ilgili bir terapi metodu olan Çözüm Odaklı Terapi, 1970'lerin son dönemlerinde Steve de Shaze ve İnsoo Kim Berg tarafından geliştirilmiş bir terapi metodudur. Çözüm odaklı terapistler danışanlarının sorunlarından çok sorunun çözümüne odaklanır ve ulaşmak istedikleri hedefe yönelik bir yol takip eder.Çözüm Odaklı Terapistler danışanlarına kendi hedeflerini belirlemeleri ve arzu ettikleri hedefleri gerçekleştirmeleri konusunda yardımcı olacak adımları atmak için işbirliğine davet eder. 

Çözüm Odaklı Terapiye göre en yoğun ve kronik problemlerde bile zorluklarının azaldığı ve daha az yoğun olduğu dönemler vardır. Çözüm odaklı terapistler, sorunun daha az ciddi olduğu veya sorunun olmadığı zamanları inceleyerek, danışanlarının farkında olmayarak birçok olumlu şey yaptığına dikkati çeker. Danışanların kendi içinde varolan sorun çözme yöntemi üzerinde farkındalık oluşturarak onların olumlu davranışları tekrar etmesini sağlar ve hayatlarının iyileştirmeleri yönünde yardımcı olurlar. Her bir kişinin kendine özgü çözme yöntemini keşfetmesi yeniden öğrenilen bir çözüm yönteminden daha kısa süreli ve daha kolaydır. Çözüm Odaklı Terapi sürecinde gelecek konusunda daha umutlu olmak için küçük adımlar ve başarılarla sürece başlanır. Danışanlar küçük adımlarla başarılı oldukça sonraki hedefleri için daha fazla değişiklik yapmak konusunda motive olur. 


Çözüm Odaklı Terapi bireysel terapi süreçlerinde olduğu kadar aileler ve çiftler için de başarıyla kullanılmıştır. Çözüm Odaklı Terapi sıklıkla muhtemel çözümleri hakkında zaten bir fikri olmasına rağmen zorluklar yaşayan kişilerin sorunlarını çözmede kullanılabilir. Çözüm Odaklı Terapide danışan kendi kaygıları konusunda bir ''uzman'' olarak düşünülür ve terapist danışanına kendi çözümünü öngörmesini sağlamasında yardımcı olarak; sorunları çözmek ve hedeflere ulaşmak için gerekli adımları takip etmesini önerir. Bu yöntem, sorunların arkasındaki nedenlerden ziyade sorunlara yönelik çözümlere odaklandığından, bir çok problem alanında diğer metodlardan daha hızlı bir şekilde hedefe ulaşılasına yardımcı olabilir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aç Değilim ama Yine de Yemek Yiyorum...

- Sıkıntılı olduğumda yemek yiyorum. - Moralim bozulunca buz dolabına yöneliyorum. - Yemekten önce sıkıntılı oluyorum. - Stesli zamanlarda yemek yemek beni rahatlatıyor. - Yemek yedikten sonra kendimi suçlu hissediyorum. - Aç değilim ama yine de yemek yiyorum. Siz de yukarıdaki durumları yaşıyorsanız eğer, bu yazı sizin için... Aç olmadığınız halde, mutlu, üzgün ya da sıkıntılı olduğunuz zamanlarda yemek yiyebilirsiniz. Fiziksel açlık  dışındaki nedenlerle yemek yeme aktivitesine “duygusal yeme” denir. Peki duygusal yemeniz olup olmadığını nasıl anlarsınız? Fiziksel açlık yavaş yavaş belirirken, duygusal yeme aniden olur. Fiziksel açlık bekleyebilir, duygusal yeme hemen giderilmelidir. Fiziksel açlıkla yiyorsanız doyduğunuzda durabilirsiniz ancak duygusal yeme ile yiyorsanız doymuş olsanız bile yemeğe devam edersiniz. Gerçekten açlık nedeniyle yemek yiyorsanız pek çok seçeğene açık olurken, duygusal yeme ile yediğinizde genellikle; pizza, çikolata,...

Cinsel Mitler

Cinsellik insan yaşamındaki en haz verici ve en temel gereksinimlerden biridir. Kişinin başka bir kişiyi bedensel ve ruhsal olarak tanımasına, kabullenmesine ve çok özel bir haz alışverişine olanak veren, en üst yakınlaşma eylemidir. Cinsellik de yemek yemek, giyinmek, temizlenmek gibi öğrenilmesi gereken bir eylem olmasına rağmen maalesef genellikle hakkında hiç konuşulmayan, yokmuş gibi davranılan bir konudur. Toplumsal bir eylem olduğu için; kültürel etkilere açıktır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler kişilerin cinselliği yaşamasında önemli bir etkendir; çünkü kişiler bu bilgilerle neleri yapıp, neleri yapmamaları gerektiğini öğrenmiş olurlar. Öğrenilen, bir diğer deyişle aktarılan yanlış inanışlar kişilerin cinsel yaşamlarında sorun yaşamalarına ve dahası cinsellikte haz ve doyuma ulaşmalarına engel olabilir. İşte bu konudaki yaygın yanlışlara “cinsel mit” diyoruz. Yapılan araştırmalar sadece cinsellikle ilgili mitlerin öğrenilmesinin bile kişilerin yaşadığı cinsel sorunları az...

Travma Ve Akut Etkileri

Ruhsal travma dediğimizde bireyi yada yakınlarını etkileyen doğal afetler  (deprem, sel vb.) ile ortaya çıkan, insan kaynaklı (savaşlar, patlamalar, saldırılar, tecavüzler, iskenceler  vb) olusan ve kontrolümüz dışında ani gelişen (kaza, yakınlarımızın kaybı vb) olaylardır. Bu ve benzeri olaylara karşı bireylerin etkilenme düzeyleri farklılık gösterir. Dolayisiyla ruhsal travmayı olaylarla değil olayların yarattığı etkiler  ile tanımlamak daha doğru olacaktır. Ruhsal travma bireyin ruhsal ya da fiziksel  bütünlüğünü sarsan veya tehdit eden dehşet, çaresizlik, korku duygularının yoğun yaşanmasına neden olan olaylar ve yaşantılardır. Bütün bu yoğun duygular yaşantısal bazı sonuçlara ve günlük hayatımızda bazı zorluklara neden olur. Olayın tekrar tekrar zihnimizde canlanması ya da olayı veya bir kısmını hatırlayamama, rutin işlerimize adapte olmakta güçlük, yoğun duygusal iniş çıkışlar, travmatik olayı içeren kabuslar  ve  bunlara bağlı olarak uykusuzluk ya...