Ana içeriğe atla

Boşanma Süreci ve Sonrası Çocuk ile İletişim

Boşanma süreci ve sonrası çocuk ile iletişim

Evliliği bitirmek çiftler için hiç kolay bir süreç değildir. Bir de çiftin çocukları varsa, çok daha sancılı bir süreç ile karşı karşıya kalırlar. Çocuğa boşanma nasıl söylenecek, nasıl tepki verecek, kızacak mı, ya depresyona girerse, ya beni suçlarsa gibi ikilemler bu süreci yaşayan her bireyin aklından geçmektedir. Bu yazımızda kısaca bu süreç nasıl yönetilmeli, çocuklar bu süreci nasıl yaşar ve çocuğun bu dönemi atlatmasına nasıl yardımcı olabiliriz bunları anlatacağım.

Öncelikle eğer boşanma kesin karar ise çocuğunuzdan bunu uzun süre saklamamalısınız. Evet, çocuğunuz tabiiki bu süreçten etkilenecek. Hatta önce boşanmayı inkar edecek, sonrasında boşanma nedenlerine kızacak ve tepki gösterecek, anne ve babayı bir araya getirmeye çalışacak, sonrasında depresif bir sürece girecek ve en sonunda da bu durumu kabullenecek. Bu döneme alışabilmemesi için ona karşı hem şeffaf hem de mahremiyetinizi çocuğun yaşına uygun şekilde korumanız gerekmektedir. Çocuğa yalan söylediğinizi çocuk hissedecek ve söylediklerinizin tutarsız ve anlamsız olduğunu düşünecektir. Bu noktada özellikle vurgulanması gereken sevgililik ilişkinizin bittiği ancak anne-baba ilişkinizin asla bitmeyeceğidir. 

Çocuk bu sürece adapte olurken okul başarısında düşme, hassasiyet, aşırı olgunluk, değersizlik hissi, ebeveynleri suçlama, içine kapanma, hiç yapmadığı aşırı davranışlar, küçük olaylara büyük duygusal tepkiler meydana gelebilmektedir. 

Bu süreçte ebeveyn olarak eşiniz ile aranızda ne kadar kötü ve zorlu şeyler yaşanmış olsa da kesinlikle birbirinizi suçlar konuşmalardan uzak durmalısınız. Sizin çift ilişkiniz farklı, ebeveyn ilişkiniz farklı. Çocuğa bunu vurguyu yapabilmeniz için önce sizin bunu çok iyi özümseminiz gerekir.

Çocuğun bu süreci daha kolay atlatmasına nasıl yardımcı olabiliriz?

Boşanma sürecinde büyük değişikliklere zorunda olmadıkça yer vermemeye çalışın.

Boşanmadan sonra her iki eş de çocukla mutlaka düzenli görüşmelidir.

Çocuğun önemli günlerinde eski eşinizle mutlaka bir araya gelin. Boşanma mümkün olduğunca sizin hayatınızla ilgili olmalı, çocuğunuzla ilgili değil.

Çocuğunuza zor bir süreçten geçtiği için gereksiz tavizler vermeyin. 

Her iki ev (hatta aile büyüklerine gidildiğinde de) için kuralların aynı olmasına dikkat edin. Hangi ebeveyni daha çok sevecek yarışmasında değilsiniz.

Size soru sormasına izin verin. Ancak unutmayınki çocuk sizin sırdaşınız değil. Ona mahreminizi ayrıntıları ile anlatamazsınız. 

Çocuğunuzun yaşına uygun açıklamalar yapın. Kaldıramayacağı sorumluluklar yüklemeyin.

Eski ile ilgili güzel anıları konuşmaktan çekinmeyin. Eşiniz ile birbirinize eskiden ne kadar aşık olduğunuzu, onları dünyaya isteyerek ve severek getirdiğinizi anlatın.

Çocuğunuza mutlaka boşanmadan sonra nasıl bir hayat yaşayacağınızı, rutinlerinizi anlatın.

Çocuğunuza acımayın. Acıma duygusu aşırı korumacı davranmanıza neden olabilir. 



Boşanma sürecinin iki partner için de zor olduğu bir gerçektir. Çocuklarınıza iyi ebeveyn olabilmek için önce kendinizin sağlıklı olmanız gerektiğini lütfen unutmayın. Eğer bu zorlanma sizin için tek başınıza çıkamayacağınız bir süreç olduğunu hissettiriyorsa mutlaka yardım alın.

Gözde Bilenser
Aile Terapisti
Si Psikoloji

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aç Değilim ama Yine de Yemek Yiyorum...

- Sıkıntılı olduğumda yemek yiyorum. - Moralim bozulunca buz dolabına yöneliyorum. - Yemekten önce sıkıntılı oluyorum. - Stesli zamanlarda yemek yemek beni rahatlatıyor. - Yemek yedikten sonra kendimi suçlu hissediyorum. - Aç değilim ama yine de yemek yiyorum. Siz de yukarıdaki durumları yaşıyorsanız eğer, bu yazı sizin için... Aç olmadığınız halde, mutlu, üzgün ya da sıkıntılı olduğunuz zamanlarda yemek yiyebilirsiniz. Fiziksel açlık  dışındaki nedenlerle yemek yeme aktivitesine “duygusal yeme” denir. Peki duygusal yemeniz olup olmadığını nasıl anlarsınız? Fiziksel açlık yavaş yavaş belirirken, duygusal yeme aniden olur. Fiziksel açlık bekleyebilir, duygusal yeme hemen giderilmelidir. Fiziksel açlıkla yiyorsanız doyduğunuzda durabilirsiniz ancak duygusal yeme ile yiyorsanız doymuş olsanız bile yemeğe devam edersiniz. Gerçekten açlık nedeniyle yemek yiyorsanız pek çok seçeğene açık olurken, duygusal yeme ile yediğinizde genellikle; pizza, çikolata,...

Cinsel Mitler

Cinsellik insan yaşamındaki en haz verici ve en temel gereksinimlerden biridir. Kişinin başka bir kişiyi bedensel ve ruhsal olarak tanımasına, kabullenmesine ve çok özel bir haz alışverişine olanak veren, en üst yakınlaşma eylemidir. Cinsellik de yemek yemek, giyinmek, temizlenmek gibi öğrenilmesi gereken bir eylem olmasına rağmen maalesef genellikle hakkında hiç konuşulmayan, yokmuş gibi davranılan bir konudur. Toplumsal bir eylem olduğu için; kültürel etkilere açıktır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler kişilerin cinselliği yaşamasında önemli bir etkendir; çünkü kişiler bu bilgilerle neleri yapıp, neleri yapmamaları gerektiğini öğrenmiş olurlar. Öğrenilen, bir diğer deyişle aktarılan yanlış inanışlar kişilerin cinsel yaşamlarında sorun yaşamalarına ve dahası cinsellikte haz ve doyuma ulaşmalarına engel olabilir. İşte bu konudaki yaygın yanlışlara “cinsel mit” diyoruz. Yapılan araştırmalar sadece cinsellikle ilgili mitlerin öğrenilmesinin bile kişilerin yaşadığı cinsel sorunları az...

Travma Ve Akut Etkileri

Ruhsal travma dediğimizde bireyi yada yakınlarını etkileyen doğal afetler  (deprem, sel vb.) ile ortaya çıkan, insan kaynaklı (savaşlar, patlamalar, saldırılar, tecavüzler, iskenceler  vb) olusan ve kontrolümüz dışında ani gelişen (kaza, yakınlarımızın kaybı vb) olaylardır. Bu ve benzeri olaylara karşı bireylerin etkilenme düzeyleri farklılık gösterir. Dolayisiyla ruhsal travmayı olaylarla değil olayların yarattığı etkiler  ile tanımlamak daha doğru olacaktır. Ruhsal travma bireyin ruhsal ya da fiziksel  bütünlüğünü sarsan veya tehdit eden dehşet, çaresizlik, korku duygularının yoğun yaşanmasına neden olan olaylar ve yaşantılardır. Bütün bu yoğun duygular yaşantısal bazı sonuçlara ve günlük hayatımızda bazı zorluklara neden olur. Olayın tekrar tekrar zihnimizde canlanması ya da olayı veya bir kısmını hatırlayamama, rutin işlerimize adapte olmakta güçlük, yoğun duygusal iniş çıkışlar, travmatik olayı içeren kabuslar  ve  bunlara bağlı olarak uykusuzluk ya...